Berkay Güldür, Öğrenci, Mühendislik, Cornell University


24 Ağustos 2017

Berkay Güldür, Öğrenci, Mühendislik, Cornell University

Bu sene, Amerika’daki üçüncü eğitim dönemimin sonuna gelmiş bulundum. İyisiyle, kötüsüyle çok yorucu, ancak çok da keyif verici ve öğretici yıllardı benim için. Özellikle okul yatakhanesinden çıkıp (benim durumumda Cornell’in üçüncü sınıflara housing vermemesinden kaynaklı olarak) bir evde arkadaşlarınızla yaşadığınızda, okuldan kazandıklarınızın bir birey olarak yaşamanın kazandırdıklarıyla harmanlandığını görüyorsunuz. Bu aslında söylemesi kolay, ancak tecrübe etmesi zorlu bir yaşantı. Aynı zamanda çok keyifli. Sabah kalkıp derse gitmeden önce kendi kahvaltımı hazırlamak, Türkiye’den getirdiğim bakır cezvede kahvemi yapmak okul yatakhanesi ve yemekhanesinden bağımsız yaşamanın getirdiği rahatlıklar. Ancak kendi çıktığınız evde yaşamanın zorlukları da var, tabi düzensiz yaşamak sizi rahatsız etmiyorsa.

Hafta sonu evi toplu olarak temizlemek, çamaşır yıkamak ve gerekli giyeceklerinizi ütülemek kulağa zor gelmiyor ancak sınav ya da proje dönemlerinde bunlarla uğraşmak gerçekten çok yorucu olabiliyor. Hele bir de aylık yaptığınız büyük market alışverişiniz o döneme denk gelmişse… (Ben de eve çıkana kadar nasıl muazzam bir yemek tüketimi olduğunun farkında değildim tabi, haliyle o dolabı doldurmak meşakkatli bir iş), işte o zaman arkadaşlarınızdan yardım istemeniz icap edebiliyor. İnsanın sevdiği değer verdiği insanlarla beraber yaşamasının en güzel yanlarından biri de birinin zor zamanında diğerinin işini hafifletebilmesi. Şu kendi evime çıktığım bir sene içinde, beraber yaşadığım dört Amerikalı arkadaşımla çok şeyler paylaştık, birbirimize çok yardımcı olduk. Her ne kadar yatakhane hayatı daha rahat dursa da, kendi evinize çıktığınızda yaşadığınız tecrübe, okuldan ve hayattan aldıklarınız bambaşka oluyor. En önemlisi ailenizin kendi evinizi nasıl çekip çevirdiğini anlıyorsunuz. Bağımsız bir birey olarak yaşamaya adım atıyorsunuz.